
Önemli sayıda rekorların kırıldığı Londra 2012’de siyahî sporcuların bazı spor dallarında, özellikle atletizmin kısa mesafe sprint ve uzun mesafe yarışlarında ciddi başarılara imza atmasının ardından daha da alevlenen tartışmadır.“Acaba siyahî ırk
fiziksel performans söz konusu olduğunda
üstün ırk mı?”

Uluslararası müsabakalara baktığımızda siyahî sporcuların daha mezomorfik (yağ oranı düşük kas kütlesi yüksek) bir yapıya sahip oldukları görülmekte. Bırakın müsabakaları Amerikan filmlerinde de durum böyle. Ama bu her siyahînin atletik yapıda olduğu anlamına mı geliyor?
Ülkemizdeki siyahî sayısı beyazlara göre daha az olduğundan, siyahî insanları ancak filmlerde veya uluslararası müsabakalarda, yazılı ya da görsel basında görmekteyiz. Dikkat ettiğimizde, müsabakalara katılan diğer beyaz sporcuların da (yarışma tipine göre) hemen hemen aynı anatomik yapıda oldukları görülür.
Zaten filmlerdeki figüranlar da muhtemelen vücut geliştirmecilerden seçilmiştir. Özetle, atletik vücut tipine de, obezlere de her ırkta rastlamaktayız.Gelelim yukarıda sorduğumuz ilk soruya. Cevap verebilmek için öncelikle siyahlar ile beyazlar arasındaki anatomik ve fizyolojik farkları bilmek ve bunları kinesiyolojik (hareket bilimi) temelde incelemek gerekir.
Peki, nedir bu farklar?
En temel anatomik farklardan biri, uyluk kemiğinin kalça ekleminde öne doğru bükülmesini sağlayan (futbolda şut çekerken, ya da koşarken uyluğun öne doğru bükülmesi) en önemli kaslarımızdan biri olan Psoas Major kasında ve bu kası oluşturan liflerin birbiriyle yaptığı pennasyon açılarındadır.
Benzer yaş, boy ve kiloda olan erkek kadavralar üzerinde yapılan bir bilimsel araştırmada, bu kasın çevre ile genişliklerinin siyahlarda beyazlara göre iki, kesitlerinin ise (bu kastaki fizyolojik ve anatomik kesitlerdeki pennasyon açısı 0-7 derecedir) dört kat daha büyük olduğu görülmüştür.Bir kasın fizyolojik kesiti ne kadar büyükse ürettiği kuvvet de o derece fazla olacaktır ve bu da, 100-200-400 metre gibi kısa mesafe koşularında avantaj sağlayacaktır. Tam tersi hareketi yaptıran yani uyluğu, dolayısıyla bacağı da geriye doğru çekmemizi sağlayan, vücudumuzun da en büyük kası olan Gluteus Maksimus kası da siyahîlerde beyazlara göre daha fazla kuvvet üretir. Bu kuvvet farkı da muhtemelen, beşinci ve son bel omuru ile sağrı kemiği (sacrum) arasındaki açının siyahîlerde daha küçük olmasından kaynaklı mekaniksel bir avantajdır.
Beyazlardan farklı olarak benzer bir mekanik kuvvet üretim avantajını da ayakta görmekteyiz ki bu avantaj hiç de azımsanmamalıdır. Bacağımızın arkasında bulunan, parmak ucuna yükselmeyi ve sıçramayı da sağlayan kaslar, meşhur aşil tendonu ile topuk kemiğine siyahîlerde beyazlara göre daha geriden bağlanmaktadır, çünkü topuk kemikleri (os. calcaneus) daha büyüktür.Bu da, ayak tarak kemikleri ile onlara en yakın parmak kemikleri arasında bulunan ve el arabası tipi kaldıraca benzeyen eklemimizin kuvvet kolunun daha uzun olmasını, bu sayede daha fazla kuvvet üretimini sağlamaktadır.
Siyahîlerin daha hızlı olmaları ve dikey sıçrama mesafelerinin beyazlara göre daha fazla olmasının sebebi de muhtemelen yukarıda bahsettiğimiz anatomik ve kinesiyolojik sebeplerdir.
Bununla birlikte, özellikle kısa mesafe sprint gibi yüksek şiddetli egzersizlerde kaslarımızın hızla enerji yenilemesini sağlayan en önemli enzimlerden biri CK dır (kreatin kinaz) ve bu enzim aktivitesinin siyahî sporcularda, Kafkaslardan bile daha fazla olduğu spor fizyolojisi araştırmalarıyla ortaya konmuştur. Bu ise kasların kasılma hızının fizyolojik sebeplerinden biri olabilir. Tüm bunlar “Acaba ırkların gen ekspresyonları arasında farklılıklar mı var?” sorusunu akla getirmektedir.
Baktığımızda siyahî sporcuların atletizm, boks gibi branşlarda daha başarılı oldukları görülürken, yüzme, kule atlama gibi su sporlarında ise pek başarı gösterememektedirler. Gerçi Maritza Correira geçtiğimiz yıllarda olimpiyat vizesi alan birkaç istisnadan biridir.
SAĞLIKLI KALMAK İÇİN ARAMIZA KATILIN